baner5.gif (19745 bytes)
  

Hasan Yaşar Özfidan Yazıyor...  hasanozfidan1@hotmail.com
ÜLKEMİZDE VERGİ ADALETİ NASIL SAĞLANIR?
28.12.2004, 17:05
Ülkemizdeki kayıtdışı ekonominin en önemli kalemini yasadışı yollardan ve kaçakçılık yoluyla elde edilen gelirler oluşturmaktadır.


             ÜLKEMİZDE  VERGİ  ADALETİ  NASIL  SAĞLANIR?

          Malum,  ülkemizdeki  vergi  adaletsizliğinden  yöneticiler  dahil  herkes  şikayet  etmektedir.  Genel  olarak  konuyu  ele  aldıktan  sonra,  bunun  nedenlerine  ve  çözüm  yollarına  herzamanki  kendime  özgü  bakış  açısıyla  yazımın  sonunda  değinmek  istiyorum.

        Ülkemizde  vergi  adaletsizliğinin  ve  vergi  oranlarının  yüksek  olmasının  en  büyük  nedeni,  kayıtdışı  ekonominin  kontrol  altına  alınamamasıdır.   (Hasan  Yaşar  Özfidan  Savı.)

        Günümüzde dünyadaki kayıt dışı sektörün büyüklüğü 3 trilyon dolar olarak tahmin edilmektedir. Gelişmiş ülkelerde ise kayıt dışı ekonomi, GSMH’nin %10-15’i civarındadır.  Türkiye'nin kayıtdışı ekonomide en kötü ülkeler olan Nijerya, Mısır ve Tunus'un (yüzde 68-76) hemen ardından gelmektedir.

        Ülkemizde arda arda yaşanan ekonomik krizler kayıt dışı faaliyetlerin artmasına zemin hazırlamıştır. Ekonomik kriz dönemlerinde, işsiz kitleler kayıtlı ekonomide bulamadıkları istihdam imkanlarını kayıt dışı faaliyetlerde aramaktadırlar. İşletmeler de krizin olumsuz etkilerini azaltmak için üretimlerini kayıt dışı faaliyetlere yönelterek istihdam ve üretim maliyetlerini düşürmeye çalışmışlardır.

        Özellikle sanayi sektöründe, teknolojik gelişmelerden dolayı emeğe dayalı üretim yerini makinaya dayalı üretime bırakmıştır. Bu durum niteliksiz iş gücünün işsiz kalmasına neden olmuştur. İşsiz kalan bu işgücü de geçim kaygısıyla kayıt dışı faaliyetlere yönelmiştir.

        Yer altı ekonomisi, illegal ekonomi, kara ekonomi, resmi olmayan ekonomi, gizli ekonomi, düzensiz ekonomi, marjinal ekonomi, kayıp ekonomi, karaborsa ekonomisi, gözlenemeyen ekonomi, nakit ekonomisi, paralel ekonomi, enformel ekonomi, vergi dışı ekonomi ve benzer anlamlara gelen kayıt dışı ekonomi kavramı; bilinen istatistiki yöntemlere göre tahmin edilemeyen ve gayri safi milli hasıla hesaplarını elde etmede kullanılamayan gelir yaratıcı ekonomik faaliyetlerin tümüdür.

         Kayıt dışı ekonomi, kamunun denetimi dışındaki ekonomik faaliyetler olarak da tanımlanabilir. Batı ülkelerinde, kayıt dışı ekonomi denildiğinde daha çok uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi yasadışı sektörler akla gelmektedir gelişmekte olan ülkelerde ise bunlar da dahil olmak üzere kayıt dışı ekonomi daha çok eşya ve hizmet akımlarının belgelendirilememesi şeklinde ortaya çıkmaktadır.  Bireylerin veya işletmelerin ekonomik faaliyet ve işlemlerini kamunun denetimi dışında tutmasının en önemli nedeni ise vergi kaçırma arzusudur.

         Ülkemizde,  özellikle  kayıtlı  işletmelere  getirilen  her  yeni  yükümlülük,  kayıtdışı  ekonominin  gelişmesine  neden  olmaktadır.

 

         Kayıt  dışı  ekonomiyi  genel  olarak  mali,  siyasal,  ekonomik  ve  coğrafik  nedenler  olmak  üzere  4  Başlık  altında  toplayabiliriz.

 

      - Mali  Nedenler:  Vergi  oranlarının  yüksekliği,  vergilendirme  ortamının  belirsizliği,  muhasebe  ve  müşavirlik  hizmetlerinin  yetersizliği,  vergi  idaresi  ve  denetiminden  kaynaklanan  nedenler  başlıkları  altında  toplayabiliriz.

      - Siyasal  Nedenler:  Mükelleflerin  kayıp  ve  kaçaklar  konusunda  davranışlarını  etkileyen  en  önemli  nedenlerden  biride  siyasilerin  şimdiye  kadar  uygulamış  oldukları  popülist  politikalardır.  Ülkemizde  siyasal  iktidarlar,  şimdiye  kadar  genellikle  baskı  gruplarının  istekleri  doğrultusunda  kararlar  alarak  oy  uğruna  vergilendirmeden  vazgeçebilmekte  ve  vergi  yükünü  belirli  kesimlere  yükleyebilmişlerdir.  Ayrıca,  istikrarlı  bir  vergi  politikasının  uygulanmaması  ve  sık  tekrarlanan  vergi  afları da  siyasi  nedenler  arasında  yer  almaktadır.

       -  Ekonomik  Nedenler:  Kayıtdışı  ekonominin  yoğun  bir  şekilde  yaşadığı  ülkelerde  en  önemli  ekonomik  sorunlardan  biriside  enflasyondur.

         -  Coğrafik  Nedenler   (Hasan  Yaşar  Özfidan  Savı.):  Benim  ileri   sürdüğüm  bana  göre kayıtdışı  ekonominin  en önemli nedenlerinden  biri de  ülkemizin içinde bulunduğu coğrafi  konumudur. Tarihi  ipekyolunu  barındıran  ülkemizin,  Asya  ile   Avrupa  arasında  önemli  bir  köprü  durumunda   olması  nedeniyle  kaçakçılığın  önemli  boyutlarda   olması  ve  birtürlü  önlenememesidir.  Ülkemizdeki   kayıtdışı  ekonominin  en  önemli  kalemini  yasadışı   yollardan  ve  kaçakçılık  yoluyla  elde  edilen   gelirler  oluşturmaktadır.  Bence,  ülkemizde  kayıtdışı   ekonominin  ve  rüşvetin  büyük  boyutlarda  olmasının   en  önemli  nedeni  budur.  Bu  konunun    hassasiyetini  ve  önemini  uluslararası  platformlarda    iyi  anlatmamız  gerekir.

Kayıtdışı  Ekonominin  büyük  boyutlara  ulaştığı  ülkelere  bakacak  olursak:

Kayıtdışı ekonominin GSYİH’a oranı %

Ülkeler

%

Ülkeler

%

Ülkeler

%

Nijerya

76

Yunanistan

27

Fransa

15

Tayland

70

Macaristan

26

Almanya

14

Mısır

68

İtalya

24

Avustralya

13

Filipinler

50

İspanya

22

Hollanda

12

Meksika

49

Belçika

21

İngiltere

11

Türkiye

45

Arjantin

20

Hong Kong

11

Rusya

40

İsveç

19

Avusturya

10

Malezya

39

Danimarka

19

ABD

9

G.Kore

38

Kanada

15

Japonya

8

Brezilya

29

Çek Cum.

15

İsviçre

8

Kaynak: The Economist, Türkiye için DİE.

Kayıtdışı Ekonominin Resmi GSMH'ya Oranı (Yüzde)

Gelişmiş Ülkeler  Ortalaması.

15.

Gelişmekte  Olan  Ülkeler  Ortalaması.

30.

Türkiye.       

66.

Kaynak: Devlet Planlama Teşkilatı, Temel Ekonomik Göstergeler, Ekim 2000, s.82; Devlet   İstatistik Enstitüsü, Aylık İstatistik Bülteni, Mayıs 1998, s.494; Devlet İstatistik Enstitüsü, Türkiye Ekonomisi İstatistik ve Yorumlar, Şubat-Mart 2000, ss. 249-253;  Devlet İstatistik Enstitüsü, Türkiye Ekonomisi İstatistik ve Yorumlar, Ekim-Aralık 2002, ss. 254-257.

           Vergileri  inceleyecek  olursak;

         Ülkemizde  vergiler,  dolaylı vergi ve dolaysız vergi olarak genel bir şekilde ikiye ayrılır. Dolaylı vergi, mal yada hizmet karşılığı için ödenen paranın içine otomotik olarak ilave edilmiş olan ve ödeme yapıldığında peşin olarak ödenen, tüketimi hedef alan ve gelirin harcanması işlemlerini vergilendiren vergilerden meydana gelir.  Bunlara  örnek  olarak  yiyecek ve içecek satın alırken fiyatlarının içine KDV olarak ilave edilen  katma değer vergisi, iletişim ücretlerinden alınan özel iletişim vergisi, şans oyunlarından alınan şans oyunları vergisi, tekel  ve  benzinden  alınan  akaryakıt  tüketim  vergilerini gösterebiliriz.  Dolaysız vergi ise, geliri hedef alır ve gelirin elde edilmesine ilişkin işlemleri vergilendirir.  Doğrudan vergi daireleriyle muhatap olunur.  Bunlara örnek  olarakta, gelir vergisi kurumlar vergisi, emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergilerini   gösterebiliriz.

        Bir ülkede, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı incelenirken, dolaylı ve dolaysız vergilerin, toplanan vergiler içindeki payının karşılaştırılması, çok sık kullanılan bir yöntem. Nedenine gelince, dolaysız vergiler (gelir vergisi, kurumlar vergisi, taşıt vergisi), vergi adaletini sağlamada daha etkili. Çünkü dolaysız vergilerde; en az geçim indirimi, artan oranlı vergi tarifeleri, indirim, istisna ve muafiyet gibi uygulamalarla, vergi ödeme gücü arasında ilişki kurulabiliyor.  Dolaylı vergilerde ise; KDV, ÖTV gibi bu vergilerin uygulandığı mal ve hizmetlerin, düşük gelirlilerin bütçesindeki payı, yüksek gelirlilere göre daha fazla. Vergi yükü, asıl olarak düşük ve sabit gelirlilerin üzerinde kalıyor. ‘Bir ülkede, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı, dolaysız vergilerden yüksekse, o ülkede vergi adaletinin varlığından söz edilemez.’ şeklindeki yaygın görüşe göre  Türkiye‘de vergi adaletinden, her geçen yıl biraz daha uzaklaşılıyor...  Bu  durum  ise,  Anayasanın  73    Maddesine  göre  “Herkes,  kamu  giderlerini  karşılamak  üzere  mali  gücüne  göre  vergi  ödemekle  yükümlü.”  Maddesine  aykırı  düşmektedir.  Aynı  zamanda  “Vergi  yükünün  adaletli  ve  dengeli  dağılımı,  maliye  politikasının  sosyal  amacıdır.”  İlkesine de  aykırı  düşmektedir.

       Dolaysız  vergiler  açısından  bakılığında;

      Türkiye, gelir, kurumlar ve servet vergileri ile KDV ve sosyal güvenlik primi oranlarının toplamından oluşturulan vergi oranları endeksinde dünya ülkeleri arasında 19'uncu sırada yer aldı. Türkiye, 124.5 endeks değeriyle ABD, İsviçre, İngiltere, Almanya, Kanada, İrlanda, Avusturalya ve Danimarka gibi ülkeleri geride bırakıyor.

       Uluslar arası  Finans  istatistikleri  verileri,  OECD  ve  uluslar arası  enerji  ajansı  verilerine  göre  hazırlanan  rapora  göre  Türkiye  istihdam  üzerindeki  vergilerde  seçilmiş  26  ülke  arasında  %42.1  oranında  vergi  ile  ilk  sırada  yer  alıyor.  Türkiye’yi  %41.3  ile  Polonya,  %40  ile  Fransa.  %39.5  ile  İsveç,  %39  ile  Belçika,  %35.5  ile  İtalya,  %34.3  ile  Yunanistan  izliyor.  En  az  oran  ise,  %13.6  ile  Güney  Kore’de.  Bu  ülkeyi  %15.5  ile  Amerika,  %15.6  ile  Meksika  ve  %17.8  ile  İsviçre  takip  ediyor.

       Gelir  vergisi  oranlarında da  Türkiye  başı  çekiyor.  %45  Gelir  Vergisi  uygulanan  Türkiye’yi  %38.3  ile  Danimarka,  %31  ile  İsveç,  %30  ile  Güney  Kore  izliyor.  En  az  gelir  vergisi  oranına  sahip  ülke  ise  %12  ile  Rusya.  Bu  ülkeyi  %15  Gelir  Vergisi  oranıyla  Çin,  Almanya,  Yunanistan  ve  Hollanda  izliyor.

       Kurumlar Vergisi oranlarında Türkiye %33 ile Belçika %40.2, İspanya %35,Hollanda %35 ve Yunanistan’ın %35 arkasından beşinci sırada geliyor. En düşün kurumlar vergisi oranı ise %16 ile Rusya’da. Rusya’dan sonra %20 ile İngiltere, %25 ile ABD, Almanya, İsviçre ve Tayvan sıralanıyor.

       Ülkemizde  son  15  Yılda  vergi  yükü  iki  kattan  fazla  artmıştır.  Türkiye,  OECD'nin  en  yoksul  ülkesidir.  Buna  karşılık,  vergi  yükü  ABD  ve  Japonya  gibi  en  zengin  ülkelerin  üzerindedir.

Türkiye’de  Dolaylı  ve  Dolaysız  vergilerin  Yıllara  göre  dağılımı  ise  şöyle:

   

Kaynak:  Maliye  Bakanlığı.

      Dolaysız  ve  Dolaylı  vergilerin  AB  Ülkelerindeki  payları  ile  ülkemizdeki  paylarını  karşılaştıracak  olursak;

  

              Grafiklere  bakıldığında,  AB ülkelerinde  dolaylı  vergilerin  toplam  vergi  gelirleri  içindeki  payı  ortalama  %35.  Bizde  ise,  %73 e  ulaşmış  durumda!  “Bir  ülkede,  dolaylı  vergilerin  toplam  vergi  gelirleri  içindeki  payı,  dolaysız  vergilerden  yüksekse,  bu  ülkede  vergi  adaletinin  varlığından  sözedilemez.”  Şeklindeki   yaygın  görüşe  göre  Türkiye’de  vergi adaletinden  her  yıl  biraz  daha  uzaklaşılıyor..

        Kişisel gözlemlerime göre (Hasan Yaşar Özfidan Savı.) Kayıtdışı ekonomiyle, dolaylı vergiler arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. Ülkedeki kayıtdışı ekonomi hangi oranlardaysa, dolaylı vergilerde aşağı yukarı bu seviyelerdedir.  Verilere  bakıldığında   bu  durum  açıklıkla   görülmektedir.  Bunun  nedeni  ise,  ülke  yöneticilerinin  kayıt  altına  alamadıkları   kısım  kadar  dolaylı  vergilere  başvurmaları   ve  tahsil  edemedikleri   vergiyi  dolaylı  vergilerle  toplama  yoluna  gitmeleridir.   Böyle  bir  ortamda  ise,  dolaylı  vergileri  azaltmak  için,  önce  kayıtdışı  ekonominin  azaltılması  gerektiği  açıkça  ortaya  çıkmaktadır.

  Ülkemizde  Kayıtdışı  Ekonominin  Küçülmesi için alınması gereken  önlemler.

        Kayıt dışı ekonomiyi ortaya çıkaran veya boyutlarını genişleten unsurlar ortadan kaldırılabildiği takdirde kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmış olacaktır. Kayıt dışı ekonomiyi önlemek (veya küçültmek) için kısa vadeli tedbirler yerine orta ve uzun vadeli yapısal değişiklikler gereklidir. Öncelikle, Türkiye’de kayıt dışı ekonomiye neden olan unsurlar tespit edilmeli daha sonra bu unsurların ortadan kaldırılması için gerekli yasal ve idari düzenlemeler yapılmalıdır.

         Ülkemizde,  kayıt  dışı  ekonomiyi  büyüten  nedenlerden  biride  Türkiye’de  yaşanan  yüksek  oranlı  enflasyondur.  Bundan  önceki  yıllarda  enflasyon  oranının  devamlı  yükselmesi,  kayıt  dışı  ekonominin  büyümesine  neden  olmuştur.  Bu  yüzden,  kayıt  dışı  ekonominin  küçültülmesi  için  enflasyonu  düşürmeye  yönelik  ekonomik  politikalara  devam  edilmelidir.

        Gelir,  Kurumlar  ve  Katma  Değer  vergilerinin  oranları  düşürülerek  vergi  tabanının  genişletilmesi  sağlanmalıdır.

        Verginin konusuna giren gelir kavramı genişletilerek kaynağı izah edilemeyen gelirlerin vergilendirilmesine yönelik yasal bir düzenleme 4369 sayılı kanunla yapılmış fakat her nedense 4444 sayılı kanunla bu düzenlemenin 01.01.1999 ile 31.12.2002 tarihleri arasında uygulanmayacağı hükmü getirilmiştir. Kayıt dışı faaliyetlerden elde edilen gelirlerin kayıt altına alınabilmesi için verginin konusuna giren gelir kavramı genişletilerek bu faaliyetlerden elde edilen gelirlerin vergilendirilebilir duruma getirilmesi gerekir.

       Kayıtdışı ekonomi hacminin küçültülmesine ve kayıtdışı istihdamın kayda alınmasına ilişkin olarak, OECD ülkelerindeki uygulamalar ışığında şu politika ve tedbirler benimsenip hayata geçirilmelidir:

      -Vergi oranları, vergiden kaçınma davranışına neden olmayacak, ödenebilir  düzeye  indirilmelidir.

      -İşletmelerin ve ekonominin üretim ve rekabet gücünü artırmayı, istihdamı geliştirmeyi esas alan, verimlilikle bağlantılı bir ücret politikası izlenmelidir.

     -Sosyal amaçlı fon uygulamalarına son verilmelidir.

     -Vergi, SSK primleri, kıdem ve ihbar tazminatları, istihdam kotaları gibi mali ve yasal yükümlülükler toplu iş sözleşmesi yapan işyerleri için azaltılmalıdır.

      -Çalışma mevzuatımızda esnekliği sağlayıcı düzenlemelere gidilmelidir.

     -Atipik (standart dışı) çalışma yöntemleri yasal düzenlemeye kavuşturulmalıdır. 

     -Çevre, işyerinde hekim çalıştırma, zorunlu istihdam, kreş ve anaokulu işletme, işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi konularda ilgili mevzuatın ekonomik gelişmeyi sekteye uğratan yönleri iş dünyası ile koordinasyon içinde yeniden düzenlenmelidir.

     -Üretime bağlı ücretin işgücü maliyeti içindeki payı büyütülmelidir. Yan ödeme kalemleri artırılmamalı, mevcut yan ödemeler ücrette birleştirilmelidir.

     -Çalışanlara yapılan ödemeler fiili çalışma saatleri ile ilişkilendirilmeli ve tüm ödemelerde fiili çalışma saatleri esas alınmalıdır. 

     -Fazla çalışmanın ücretlendirilme oranı AB seviyelerine çekilmelidir. Ayrıca, esnekliği sağlamak bakımından fazla çalışma günlük çalışma sürelerinde söz konusu olmamalı, ancak haftalık azami çalışma süresi aşıldığında gündeme gelmelidir. Fazla çalışmalarda fazla çalışma ücreti yerine fazla çalışılan süre kadar işçiye serbest zaman verilebilmesi imkanı da getirilmelidir.

     -Hafta tatili ve genel tatil günlerinde yapılan çalışmalar, AB ülkelerinde olduğu gibi daha düşük oranlarda ücretlendirilmelidir.

     -Çalışılmadığı halde çalışılmış sayılıp, ücret ödemesi yapılan gün sayısı azaltılmalıdır.

     -Devlet memurlarına uygulanan asgari ücret tanımına ilişkin esaslar, işçi statüsünde çalışanlar için de geçerli kılınmalı; devamlılık arzeden tüm nakdi ödemeler asgari ücret kapsamında sayılmalıdır.

     -İstihdamla ilgili idari para cezaları astronomik düzeylere çıkarılmıştır. Bu yöntem kayıtdışı istihdamı önleyemeyeceği gibi, girişimcinin istihdam yaratmasını da engeller.

     -Asgari ücretin para cezaları ile olan ilişkisi kesilmelidir.

     -Ülkemizin rekabet gücüne, ekonomik gelişmesine ve dolayısıyla istihdam artışına ayak bağı olan ve işletmeler tarafından üstlenilen mevcut sosyal yükler hafifletilirken, topluma rekabet gücü kaybı, yatırım azalması, işsizlik, gelir kaybı vb. şekillerde yansıyacak ilave sosyal yükler de getirilmemelidir.

     -SSK tarafından uygulanan prime esas ücretlerin alt sınırı, yürürlükteki asgari ücreti aşmamalıdır. Bu amaçla 506 sayılı Kanun'un 78. maddesine açıklık getirilmelidir.

     -İstihdama ilişkin yükümlülüklere dair bürokratik işlemler basitleştirilmeli, azaltılmalı ve kolaylaştırılmalıdır. Ayrıca, organize sanayi bölgelerinde SSK ve Maliye tarafından kurulacak bürolar yoluyla hizmet, girişimcinin ayağına götürülmelidir.

     -İyi niyetli mükellefi cezalandırmayan, etkin bir vergi idaresine ve denetim düzenine geçilmelidir.

     -Kayıtdışı ekonominin küçültülmesinde polisiye tedbirler yerine teşvik edici uygulamalara ağırlık verilmelidir.

     -Organize sanayi bölgelerinin sayısı artırılmalıdır.

     -Mesleki eğitim alanında yasal yükümlülükler azaltılırken, gönüllü eğitim faaliyetini özendirecek ilave vergi teşvikleri öngörülmelidir.

     -Kaçakçılığın  kontrol  altına  alınabilmesi  için  özel  birimler  oluşturulmalı,  devletin  sınır  kapıları  olmak  üzere  tüm  birimlerinde  eşgüdüm  ve  uyumun  sağlanması  için  süratle  otomasyona  geçilmelidir.

       Bütün  bu  bilgiler  ışığı  altında,  şimdi  ben  sizlere  bu  olayı   kendime  özgü  bir  bakış  açısıyla  ele   alarak   kısaca  değerlendirmek  istiyorum;

        Kayıt  dışı  ekonomi  %70  lerde  olduğu  müddetçe,  vergi  adaletini  sağlamak  son  derece  güçtür  düşüncesindeyim.  Eğri  oturalım,  doğru  konuşalım,  kayıtdışı  ekonominin  %70  lerde  olduğu  bir  ekonomide  siyasiler,  kendilerine  göre  çözüm  üretmişler  ve  paranın  birtürlü  kayıt  altına  alınamadığı  ülkemizde  vergi  verilsin  yada  verilmesin  piyasada  likilitenin  büyük  oranlarda  dolaştığı  tüm  ürün  ve  hizmetlere  KDV,  Akaryakıt  Vergisi,  özel  tüketim  vergisi  ve  tiryakilerin  birtürlü  vazgeçemediği  tekel  ürünlerinden  dolaylı  vergiler  alarak  vergi  tahsilatını  garantiye  almışlar,  öyle  yada  böyle  bir  şekilde  vergi  adaletsizliği  pahasına  ülkenin  ekonomik  potansiyelinin  tamamını  vergilendirmişlerdir.

        Ülkemizdeki  durum  aynen  böyledir.  Aslında  başlangıçta  dolaylı  vergiler  arttırıldığında  dolaysız  vergi oranları  buna  orantılı  olarak  azaltılması  gerekiyordu.  Bu  böyle  yapılmayıp,  hem  dolaylı  vergiler  arttırılmış,  hem de  toplam  vergi  payının  içinde  dolaysız  vergi  paylarının  azalmasına  rağmen  bu  vergi  oranlarında  artışlar  yapılarak  bugünkü  çıkmaza  girilmiştir.

         Ekonominin  doğal  işleyişi  içinde  zamanla  dolaylı  vergiler  hergeçen  yıl  daha da  artarak  dolaysız  vergilerin  bir  anlam  ifade  etmediği  duruma  gelinecek  ve  sistem  kendi  kendine  çözüm  üretecektir.  Durum  böyle  devam  ederse,  gelecekte  toplam  vergi  gelirleri  içinde  dolaysız  vergilerinin  payı  %80  lere  %90  lara  varacak  ve  dikkate  alınmayacak  kadar  küçük  kalacaktır.  Böylece,  toplam  vergi  gelirlerinde  fazla  bir  etkisi  olmayan  dolaysız  vergilerde  beklenilen vergi  oranlarındaki  düşüş  kendiliğinden  yapılacaktır.  Yani  ekonominin  temel  işleyişleri  içinde  sistem  kendi  kendine  otomatik  olarak  çözüm  üretecektir.

         Kayıt  dışı  ekonominin  kayıt  altına  alınması  için,  faizlerin  düşmesi  ve  reel  faizlerin  biran  önce  düşürülmesi  gerekmektedir.  Faizlerin  ve  reel  fazilerin  düştüğü  bir  ortamda  kayıt  dışında  bulunan  birikimler  yatırım  ve  yeni    yerlerinin  açılmasıyla  bir  şekilde  kayıt  altına  alınacaktır.  Yalnız,  bu  geçişte  dolaysız  vergilerin  makul  seviyelere  düşürülerek  bu  geçişin  hızlandırılması  yararlı  olacağı  unutulmamalıdır.  Bana  göre,  ülkemizde  bu  ortam  oluşmuş  bulunmaktadır.  Geriye,  ekonominin  temel  işleyiş  kuralları  içinde  dolaysız  vergi  oranlarını  düşürmek,  faizleri  ve  reel  faizleri  düşürmek  kalmıştır.

 

Türkiye'nin Tarafsız Haber Sitesi - www.ekonomikcozum.com
Yazarların yazıları kendi görüşlerini içermektedir. Yazıların yayına alınmaları yazarlar tarafından yapılmaktadır. Ekonomikçözüm Haberin kontrolüne tabi değildirler.