SON YILLARDA
İHRACAT NEDEN ARTTI?
Konuyla ilgili yakın geçmişe bakacak olursak 2000 yılındaki makro
ekonomik politikalar ve gelişmeler, 1999 yılı Aralık ayında kamuoyuna açıklanan ve
2000-2002 dönemini kapsayan Makro Ekonomik Program çerçevesinde şekillendi. Uygulamaya
konulan programın temel amacı; üç yıllık bir dönem sonunda enflasyonu tek haneli
rakamlara indirmek, reel faizleri süratle aşağı çekmek, kamu finansman dengesini
sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak, ekonomide sürdürülebilir bir
büyüme ortamını tesis etmek ve yapısal reformları hızla gerçekleştirmek olarak
belirlendi. 2000 yılının ilk aylarında programın maliye, para kur, gelirler
politikaları ile yapısal reformlar alanında önemli adımlar atıldı. Ancak,
programın esasını oluşturan kurların çıpa olarak kullanılması, TL nin yeniden
aşırı değerlenmesine yol açtı ve ihracat artış hızının gerilemesine neden oldu.
2000 yılı sonunda ithalat ise 54,5 milyar dolar seviyesine fırladı. 1999-2000
yılları arasında ihracat % 4,5 oranında artarken, ithalat % 34 oranında arttı.
İhracatın 27.7 milyar seviyesine ulaştığı bu dönemde dış ticaret hacmi 82.2
milyar dolara ulaştı.
2000 yılının Kasım ayında bankacılık kesiminin sıkıntıya
girmesi sonucunda büyük bankalardan birinin faaliyetleri durduruldu. Uluslararası
derecelendirme kuruluşlarının da bu gelişmelerden dolayı Türkiye’nin kredi notunu
düşürmesi sonucu oluşan güvensizlik nedeniyle sermaye çıkışı hızlandı. Bu
süreçte gecelik faizler astronomik oranlara ulaştı. Faiz oranlarındaki bu tırmanma
reel ekonominin finansmanını zorlaştırdı ve üretim olumsuz yönde etkilenmeye
başladı. Bu durumdan tedirgin olan piyasalar, 2001 yılının Şubat ayında yaşanan
siyasi krizin de etkisiyle kontrol edilemez duruma geldi. Dövize olan aşırı talep ve
sermaye çıkışlarının hızlanması sonucunda ekonomi otoriteleri uygulanmakta olan
para programını bırakarak dalgalı kur uygulamasına geçildiğini ilan etmek zorunda
kaldılar. Bunun sonucunda TL, reel olarak değer kaybetti. Ekonomik kriz nedeniyle
meydana gelen iç talepteki daralma ve kurlardan kaynaklanan fiyat avantajı ile reel
ücretlerin gerilemesi sonucu azalan maliyet avantajı nedeniyle ihracat cazip hale geldi
ve 2001 yılında ihracatta "psikolojik sınır" olarak tabir edilen 30 milyar
dolar aşıldı.
2002 yılında yapılan devalüasyonun etkisi ve reel ücretlerdeki
azalma nedeniyle iç talepteki daralma devam etti. Şirketler varlıklarını devam
ettirebilmek için ihracata yöneldiler. Bunun sonucunda, 2002 yılında ihracat, 35
milyar dolar, ithalat ise 50.8 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Bu çerçevede ihracata bakıldığında 1999 yılından bugüne kadar
ihracatımız belirgin bir artış eğilimi içinde. 1999 yılında 26,6 milyar dolar olan
toplam ihracat 2000 yılında yüzde 4.5 artarak 27.8 milyar dolara, 2001 yılında da
yüzde 12.8 artarak 31,3 milyar dolara yükseldi. 2002 yılında ise ihracat yüzde 12
artarak 35.1 milyar dolara ulaştı.
1999 yılında 40.7 milyar dolar olan ithalat ise uygulanan kur
politikası sonucu TL nin aşırı değerlenmesi ve iç talepteki canlanma nedeniyle
yüzde 34 artış göstererek, 2000 yılında 54,5 milyar dolara yükseldi; ancak 2001
yılında yaşanan ekonomik kriz nedeniyle ithalatta yukarıdaki gelişmelerin tam tersine
bir gelişme yaşandı. Bu yılda ithalat yüzde 24 azalarak 41.4 milyar dolara indi,
ekonomi ise yüzde 9.5 oranında daraldı. 2002 yılında ise ithalat tekrar % 22,8
oranında artarak 50.8 milyar dolara ulaştı. Bu gelişmeler sonucu, 1999 yılında
yüzde 65.4 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı, 2000 yılında yüzde 51’e
geriledi, 2001 yılında ise yüzde 75.7’ye yükseldi. 2002 yılında ise bu oran yüzde
69,0 seviyesine geriledi. Toplam ihracat ürünleri içerisinde tarım ürünleri
ihracatı % 10,5 gerileyerek %5.72’lik paya sahip olurken, madencilik ve taş
ocakçılığı ürünleri ihracatı % 0.4 oranında azalarak %1.0’lık bir paya sahip
oldu. İmalat Sanayi ürünleri ihracatı ise % 13.8 oranında artarak % 93.1’lik pay
aldı. İhracatımızda en önemli ülke grubu AB olurken, ilk beş sırayı alan ülkeler
Almanya, İngiltere, ABD, İtalya ve Fransa olarak ortaya çıktı.
Sonuç olarak, 21’inci yüzyılın ilk on yıllık döneminde
Türkiye'nin mal ihracatının 100 milyar dolar düzeyine ulaşacağı ifade edilebilir.
Hiç kuşkusuz bu büyüklükteki ihracatın yaklaşık 30-40 milyar dolarlık
bölümünü makine ve ulaşım araçları sektörü ürünleri oluşturacaktır.
Tarımsal ürün ihracatının bugünkü büyüklüğünün birkaç katına ulaşarak
15-20 milyar dolar civarına yükseleceği ifade edilebilir. Geri kalan 40-55 milyar
dolarlık ihracatın tekstil ve hazır giyim, demir çelik ve diğer sektörlerin
ürünlerinden oluşacağı söylenebilir. Günümüzde yatırımlarını teknolojik
yatırımlara ayıran ülkelerin ekonomik yönden gelişmeleri ve ihracatlarındaki
artışın daha fazla olacağı gözden kaçırılmamalıdır.
Bütün bunların yanı sıra, ükemizde ihracaat yapma olanağı
bulamayan küçük ve orta ölçekli işletmeler iç talebin azlığı nedeniyle hala zor
günler geçirmektedir. İç piyasanın canlanması için, uluslararası alanda
Türkiye’nin yatırım için cazip hale gelmesi ve yabancı yatırımcıların ülkeye
beklenen yatırımı yapmaları gerekmektedir. Yabancı yatırımcılar, ekonomik ve
siyasi istikrarın yanı sıra özelleştirme faaliyetlerini yakından takip
etmektedirler.