POLİS BİLE BANKA
SOYARSA...
Son zamanlarda İstanbul Ümraniyede ve başka şehirlerde meydana
gelen sokak kavgaları...
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi,
Petrol Mühendisi ve Mobilyacının ölümleriyle sonuçlanan Banka
soygunu girişimi...
Yakalanan İzmirli soyguncular...
Mutemetlerin soyulması...
Yurdun çeşitli yerlerindeki banka soygunları...
Son olarakta polis memurunun banka soyması...
Kısaca artan soygun olayları...
Aslında polis memurunun banka soyması, vatandaşın umutsuzluğunu
ve içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılarının ne derece büyük olduğunu açıkça
ortaya koymaktadır. Polis bile banka soyarsa, gerisini siz düşünün...Durum bu
kadar vahimdir.
Dünyanın her yerinde kapkaç ve banka soygunları yapılıyor. Ancak,
ülkemizde bunların aşırı artış gösterdiği gözden kaçmamalıdır. Hergün yurdun
çeşitli yerlerinde birkaç soygun olayının birden acemi kişiler tarafından kişisel
sorunları nedeniyle yapılması bir rastlantı olmamalı. İstanbul Emniyet Müdürü
Sayın, Hasan Yücesanda katıldığı bir televizyon programında 7 Yıldır hiçbir
banka soygunu yaşanmazken, son 1 Aydır banka soygunlarındaki artışı ekonomik krize
bağlamıştır.
Eskiden, soygunlar teröristler tarafından terörist gurupların
finansal ihtiyaçlarını karşılamak için yapılıyordu. Şimdi ise, ekonomik
zorluklardan dolayı bireysel soygunların yapıldığını gözlemlemekteyiz.
Olaylar basit bir soygun girişimi olmayıp, bu nitelikteki kişilerin
soyguna karıştığı ilk olaylardır ve toplumsal patlamanın ayak sesleridir!
Ayrıca kimi görsem, işten çıkmış ve eşinden boşanmış. İşte
burası çok önemli! Bu iş, yöneticilerin rakkamlarla oynama ve enflasyonu düşürme
işine benzemez. Ekonomik krizin ortaya açtığı bu tür yaralar kolay sarılmaz ve
telafisi çok güçtür. Krizin düzelmesi sonucu zorda olsa yeni işler bulunabilir,
yeni işyerleri açılabilir ama, yaratmış olduğu sosyal yaraların kapanması son
derece güçtür, telafisi yoktur.
Halkımız ellerindeki kötü günleri için birkenara ayırmış
olduğu birikimlerini yada eşinin ziynet eşyalarını zorunlu ihtiyaçlarını gidermek
için elden çıkarmak zorunda kalmıştır. Bütün bunlar bitince, içte yaşanan
fırtınalar dışa vurmaya başlamıştır.
Toplumdaki huzursuzlukların sanki sözleşmişçesine bir anda
başlamasının ardındaki neden budur. Umutların, geleceğin tükendiğini gösteren
en somut gösterge ise, yaşanan ayrılma olaylarıdır. Bunların çoğu, daha
adliyeye intikal etmemiştir. Eşinden ayrılmış yada ayrılacak olan eşlerin canlı
bir bomba gibi toplumun içinde gezeceği unutulmamalıdır.
Ülkeyi yönetenler, işte burada hata yapmaktadırlar. Hasta bir
insanın tedavisi mümkündür. Ancak, ölen birkişinin tedavisi imkansızdır.
Buradada ülke ekonomisi ve insanı yaşanan kriz sonucu, ağır hasta olarak bir süre
yaşamış ve ölmüştür.
Devlet, ihtiyacı olduğu parayı kredilerle, ilave vergilerle yada para basarak elde
edebilir. Hasta ve ölmüş olan ekonomisini elindeki bu olanaklarla geçici bir süre
içinde olsa ayakta tutabilme şansına sahiptir. Vatandaşın elinde ise böyle bir imkan
yoktur.
Siyasilerin övünçle bahsettiği ülke ekonomisindeki düzelmeye
gelecek olursak, burada da aynı örnek geçerlidir. Devletin borçlarını döndürebilir
hale getirmek için çaba sarfettiği ve bundan büyük bir övünçle bahsettiği
günümüzde, düzelmekten umut kesilmiş olan ülke ekonomisi İMF ve diğer yabancı
kuruluşların yardımları sayesinde tıpkı yoğun bakımda hayat destek ünitesinde
yaşatılan hasta gibi zorla yaşatılmaktadır. Yoğun destek ünitesinden
çıkartılınca ölür.