MUSUL
KİMİNDİR?
Musul ve çevresi Yavuz Sultan Selim’ in 1514 Çaldıran savaşı ve
1516 Koçhisar zaferinden sonra Osmanlı egemenliği altına alınmıştır. Kanuni Sultan
Süleyman’ ın Musul seferinden sonra da bu egemenlik kesinleşmiş ve Musul 6 sancaklı
bir eyalet merkezi olmuştur.
1890 senesinde bölgede petrol bulunması üzerine Abdülhamit Han
Musul’ u şahsi arazisi ilan etmişse de 1908 yılında Jön Türkler bu bölgeyi
hazineye devretmişlerdir. Türk-İngiliz ilişkilerindeki Musul sorunu bu tarihten
itibaren başlamıştır. İngiltere ile aramızdaki çok çetin mücadelelerden sonra 5
Haziran 1926 da Ankara Anlaşması ile aleyhimize sonuçlanmıştır. Böylece üzerinde 1
milyondan fazla (şimdi asimile edilmekte olan) Türk'’ün yaşadığı petrol
zenginlikleri ve stratejik önemi olan bu bölge kaybedilmiş oldu.
Mondros Mütarekesi Ateşkes imzalandığı zaman İngilizler
Musul’ un 30 km. güneyinde idiler. Ateşkese uymaları gerekirken ileri harekata devam
ederek Musul’ u ele geçirdiler. Yani Musul kurtuluş savaşı başlarken ilan edilen
misak-ı milli sınırları içinde idi. Bu bölge Türkiye’ nin elinden zorla ve
diplomatik oyunlarla alınmıştır.
Zamanın şartlarına uygun olarak bölgede suni bir Irak devleti
kurulmuştur. Türkiye 70 yılı aşkın bir zamandır Irak’ ı ve toprak
bütünlüğünü resmen tanımaktadır. 1926 Ankara Anlaşması şartlarına da
uymaktadır. Resmen tanıdığı bir devletin hududu olduğunun bilincindedir.
Şimdi şu veya bu nedenle Irak devletinin parçalanması ve bölgede
yeni devletler oluşturulmaya çalışılması durumunda Türkiye açısından da yeni bir
durum ortaya çıkacaktır.
Başka bir deyişle Türkiye’nin geçmişte kabul ettiği şartlar
ihlal edilmiş, değiştirilmiş ve yok sayılmış olursa imza koyduğumuz anlaşma da
bozulmuş olur.
Buna ilaveten bölgede yaşayan Türklerin ve ülkenin petrol ikmali
bakımımdan önemli bir kaynağı olan alanın başka bir devletin hakimiyetine geçmesi,
ayrıca bölgedeki dengelerin değişmesi sebebiyle yeni bir durum değerlendirmesinin
yapılması ve Türkiye açısından kuvvet kullanma da dahil yeni bir davranış biçimi
içerisine girilmesi, yeni bir strateji tesbit edilmesi gerekir. Hukuki ve siyasi
haklarını aramak için yeni tertipler alması gerekir.
Hali hazır Irak krizi ve savaşı sırasında yapılacak iş
-Kuzey Irak’ da ABD.lerinden daha fazla kuvvet bulundurmak,
-70 km.lik bir emniyet çemberi ile yetinmeyip Musul’ a kadar
barış, gücü-insanı yardım görevi şeklinde daha geniş bir alanda kontrol sağlamak
-Komutayı elde tutmak
-Kriz sonrası bölgedeki yabancı gücler çekildiğinde onların
burada bırakacağı kuvvetten daha fazla kuvveti orada muhafaza etmek,
-Bölgedeki kürtleri kontrol altında bulundurmak
-Şimdiden bölgede siyasi yapılanmayı sağlayacak devlet
elemanlarını teşkilatlayıp bölgeye göndermek, olmalıdır.
Ülkeyi yönetenler Kıbrıs’ta bulunan 150 Bin Türkün haklarını
korumak için uluslararası kamuoyunu karşımıza almak ve yıllardır bunun ekonomik
olumsuzluklarını çekmek pahasına mücadele vermeye devam ederken, büyük ekonomik ve
siyasi menfaatler sağlayacak olmasına karşın, aynı tutum ve davranışları neden
1.000.000 Türkün yaşadığı Kuzey Irakta sergilemiyorlar?