MUSUL, KERKÜK’TEKİ HAKLARIMIZ
NELERDİR?
Bundan önceki yazımda “Musul ve Kerkük’teki haklarımıza
işlerlik kazandırmalıyız.” Konusuna değinmiştim. Şimdi de, bu haklarımızın
neler olduğuna değinmek istiyorum. Bununla ilgili, sizlere anlaşmayla ilgili bazı
belge ve Akademisyen görüşü sunacağım.
Anlaşmanın ilgili 14. Maddesi aynen şöyledir;
“TÜRKİYE İNGİLTERE IRAK ARASINDA 05.06.1926. TARİHİNDE
ANKARA’DA YAPILAN TÜRK - IRAK SINIRINI BELİRLEYEN ANLAŞMA.
MADDE 14
Her iki memleket arasında menafii müştereke sahasını tevsi etmek
maksadiyle Irak Hükümeti işbu muahedenin mevkii meriyete vaz'ı tarihinden itibaren
yirmi beş sene müddetle berveçhizir alacağı aidatın yüzde onunu Türkiye
Hükümetine tesviye edecektir:
a) 14 mart 1925 tarihli imtiyaz mukavelenamesinin onuncu maddesi
mucibince «Türkiş Petroleum» kompani'den
b) Bâlâdaki imtiyaz mukavelenamesinin altıncı maddesi mucibince
petrol ihraç edebilecek olan şirketlerden veya eşhastan
c) Bâlâda zikredilen imtiyaznamenin 33 üncü maddesi mucibince
teşekkül edebilecek olan muavin şirketlerden.”
Kaynak : http://www.mfa.gov.tr/turkce/gruph/ikili/69.htm
Detaylı Bilgi:
http://www.devletarsivleri.gov.tr/yayin/osmanli/musul/musul.htm
Anlaşmayla ilgili, Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi, Kerkük
Vakfı Genel Sekreteri Doç. Dr. Suphi Saatçi’nin görüşlerine değinecek olursak;
“Türkiye’nin elinde bulunan çok önemli bir koz da, Musul
eyaleti üzerinde taşıdığı tarihî haklarıdır. Bilindiği gibi Musul eyaleti, 5
Haziran 1926 tarihli Ankara Anlaşması’na göre Irak’a bırakılmıştır. Bunun bir
diğer anlamı da şudur: Irak parçalandığı takdirde Ankara Anlaşması’nın hükmü
sona erecek ve Kuzey Irak bölgesinin eski adı olan Musul eyaleti tekrar eski sahibine
iade edilecektir. Bu yüzden Türkiye bu bölge üzerinde tasarruf hakkına sahiptir. Daha
açık bir ifade ile Türkiye’nin bilgisi ve rızası olmadan, Irak’ın kuzeyinde yeni
yapılanmaya gidilmesine izin verilmeyecektir. Bu hususta Türk siyaset bilimcilerinin,
Ankara Anlaşmasını yeniden yorumlayarak, Türk dış politikasının bilgisine ve
gündemine sunmaları gerekir.”
Kaynak : http://www.turkmeneli.com/saatci.html
Görüldüğü gibi, anlaşmadaki maddeler ve bu konuyla ilgili
yapılan yorumlar, gayet açık ve nettir.
Dünyanın sayılı güçlü ordularından birine sahip Türkiye,
elindeki bu caydırıcı gücü iyi kullanarak Musul ve Kerkük bölgesini kontrol altına
almalı ve 1926 Anlaşmasına işlerlik kazandırmalıdır.
Böylece, Türk Ordusunun Musul ve Kerkük dahil olmak üzere Kuzey
Irak’ta tampon bölge oluşturması, bölgedeki Türkmenlerin haklarının korunması,
olası mülteci akınına karşı önlem alınması ve Türkiye’ye karşı tehditlerin
önlenmesinde büyük yararları olacaktır. Ayrıca, yöneticilerimizin ileride
kurulabilecek bir Kürt Devletine karşı olan endişeleri de böylece kendiliğinden
ortadan kalkmış olacaktır.
Bütün bunlar Irak’ın toprak bütünlüğüne göz koyduğumuz
anlamına gelmemeli. Elde edilmiş hakkın, eskisi yenisi olmaz. Aksine, daha önce
edindiğimiz hakları kullanmakla, ortadoğu da kurulan İsrail örneğinde olduğu gibi
bölgede yeni bir kan gölü oluşturulmasına mani olmuş ve ülkemiz topraklarına göz
dikenlere karşı yapılan oyunları bozmuş olacağız.
Ülkemiz ekonomik krizden dolayı zor günler geçirmektedir. Yurt
içinde ve dışında yaşadığımız tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen,
Türkiye’nin içine düşmüş olduğu bu olumsuz durumdan kendilerine pay çıkarmak
isteyen ve ülkemizi parçalamak isteyen sinsi düşmanlarımıza seslenmek istiyorum.
Hiç boşuna heveslenmesinler, bizim ölümüz bile onlara yeter!