Siyasiler batırdıkları gemide kendilerinin de batacaklarını
bilmiyorlarmı? Ekonominin durma noktasına geldiğine dair yazılarımı 1999 Yılından
beri ilgili yerlere bildirdim, hala da bildiriyorum.
Siyasiler günlük yaşıyor. Bunun üzerine, halkımızda günlük
yaşamak zorunda kalıyor. Milletin açlık sınırında yaşamasına ve alım
gücünün tamamiyle yok olmasına rağmen enflasyonun yüksek seyrine devam etmesi,
durumun ciddiyetini açıkça ortaya koymaktadır. Birde, halkın alım gücünün biraz
yükseldiği durumda enflasyonun ne kadar fırlayacağını siz düşünün! Siyasiler, ne
daha önce nede şimdi, günlük çözüm yollarının dışında hiçbir ciddi ekonomik
önlem almamışlardır. Onları halkın arasına ve emeklilik kuyruklarına girerek
konuşulanları dinlemeye davet ediyorum.
Piyasalar sıkıntı içinde, bütün çekler karşılıksız
çıkıyor. Enflasyonun sağlıklı bir şekilde düşmesi ancak, üretilen mal ve
hizmetlerin halka arzının çoğalmasıyla yani, üretimin artmasıyla sağlanabilir.
Halbuki, siyasiler zam yaparak daima talebi azaltmak suretiyle piyasadaki mal ve
hizmetlerin çoğaltılması yolunu seçmişlerdir. Bu ise, sonderece sağlıksız bir
yöntemdir. Piyasalardaki bu çokluk, global kriz sonucunda firmaların üretimlerini
kısmalarına ve talep azlığından dolayı çok fazla zam yapılmamasına rağmen
oluşmuş durumdadır. Sonuç olarak, üretici üretim yapamaz hale gelmiş, tüketici
ise fiyatı ucuz olsa dahi alamaz hale gelmiştir. Böylece, piyasada mal çokluğu
oluşmuştur. Bu ise, ekonominin çöktüğünün en açık göstergesidir.
Üretici üretemez hale gelmiş, tüketici ise alamaz hale
gelmişse sonuçları ne olur? Kısaca bunlara değinilecek olunursa,
Ticaret hacmindeki daralma sonucu, piyasadaki dolaşan likit para buna
bağlı olarak azalmış durumdadır. Halkın alım gücünün tamamen yok olduğu
günümüzde, enflasyonun yüksek seyretmesinin ardında piyasaya gereğinden fazla para
sürülmesi yatmaktadır.
Yöneticilerimiz, her defasında devletin kasasının neden boş
olduğuna bakmaksızın doldurmaya kalkmışlardır. Testinin altındaki deliği
kapatmadan ne kadar su doldurulursa doldurulsun testi dolmayacağına göre, gerek IMF den
gerekse zamlarla devletin kasasına girecek olan paralarda, tıpkı altı delik olan su
testisinde olduğu gibi devletin kasasının altından akıp gidecektir. Daha önce, gelen
paralar nasıl devletin kasasının altından akıp gittiyse, bundan sonra gelecek olan
paralarda aynı şekilde devletin kasasının altından akıp gidecektir. Yani, değişen
bir şey olmayacaktır.
Siyasiler, maliyede “Kazanca uygulanan vergi çoğaldıkça, vergi
gelirleri azalır. Kazancın tamamı vergilendirilince ise, vergi gelirleri Sıfıra
düşer.” kuralını hep gözardı etmişlerdir. Yani, üretici az ürettiği halde
satamaz hale gelmiş, tüketici ise fiyatı ucuz kalmasına rağmen alamaz hale gelmiş
olmasına rağmen, herzaman vergileri arttırma yolunu seçmişlerdir.
Gelir arttırmada bu çare olmayınca, siyasiler para ihtiyaçlarını
karşılamak için bu seferde, akaryakıt ürünlerine ve tiryakilerin vazgeçemeyecekleri
tekel ürünlerine zam yapmayı, son çare olarak bulmuşlardır. Ancak, buda
tükenmiştir. Bundan sonra, devletin aynı mantıkla yapacak başka gelir arttırıcı
yöntemi kalmamıştır. Milletimiz, şimdiye kadar yeterince fedakarlık
yapmıştır. Fedakarlık sırası, şimdi siyasilerdedir.
Yunanlı siyasetçiler, nasıl başarısızlıklarını gizlemek için
Türkler saldıracak diye savaş çığırtkanlığı yaparak kamuoyunun dikkatini başka
yöne çekiyorlarsa, bizde de aynı şekilde, siyasiler kendi başarısızlıklarını
gizlemek için kamuoyunun dikkatini başka yerlere çekmektedirler.
Yakın bir gelecekte, ticaret hacmindeki azalma ve kapanmak zorunda
kalan iş yerlerinin devlete sağlayacağı gelirlerde azalma artarak devam edecektir.
Yani, devletin en önemli gelir kalemlerinden biri olan vergi gelirleri de tamamiyle
tükenecektir.