Millet aç, kimin umurunda...
Banka soygunlarında artış olduğuna değinerek, buna “Sosyal
patlamanın ayak sesleri.” Dedik...
İzmirin en işlek yerinde “Ekonomik kriz sonucu herkes işyerini
kapatır ama ben kapatmam.” diyen yılların börekçisi ise, kapanmak üzere...
Var mı bundan ötesi?
Millet çözüm istiyor, ülkenin önünü açacak reformlar istiyor,
kulak veren Yok!
Bu değişiklikleri yaptırmak için halk sokağa çıksa, coplanıyor.
Siyasilerin durumu ise malum!
Futbolda yapılan yolsuzlukların ortaya çıkması, ülkemizde
dejenerasyonun spora kadar işlediği ve sistemin anayasanın değiştirilemez hükümleri
saklı kalmak şartıyla baştan aşağıya ele alınarak değiştirilmesi gerektiğini
açıklıkla ortaya koymaktadır.
Aslında, medyaya yansıyan bu durumun aysbergin suyun üstünde
gözüken küçük bir kısmını oluşturduğu bilinmektedir.
Peki bu değişiklikler nasıl olacak?
Geriye, medyanın kamuoyu oluşturma ve yaptırım gücünden başka
bir şey kalmıyor.
Bu bağlamda, medyanın sorumluluk anlayışı içersinde ülkemizin
içine sürüklendiği kötü durumdan kurtulması için üzerine düşen görevi eksiksiz
olarak yapması gerektiğine inanmaktayım.
Bundan önceki yazımda, siyasi partiler ve seçim kanununda köklü
reformlara gidilmesi, mecliste Milletvekilliği sayısının azaltılması,
milletvekillerinin dokunulmazlıklarının sınırlandırılması, hükümette bakanlık
sayısının azaltılması ve kamu araçlarında tasarrufa gidilmesi konusunda kamuoyunun
büyük beklentiler içinde olduğu konuları içeren, bir kampanya için medyaya
çağrıda bulundum.
Ancak, üzülerek görmekteyim ki TBMM deki bazı milletvekillerinin
bile desteklediği bu kampanya çağrısı karşında medyadan tık çıkmamıştır.
Şimdiye kadar, medyanın öncülüğünde halktan fedakarlıklar
isteyen çeşitli kampanyalar düzenlenmiştir. Buna en son örnek olarakta “ Bu ülke
için seve seve.” Kampanyasını gösterebiliriz. Buna karşılık, medyanın
siyasilere karşı kampanya başlatmada isteksiz olduğunu gözlemlemem, beni son derece
üzmüştür.
Uzun yıllardan beri mücadelesini yaptığım ve Dünya Bankası
tarafındanda desteklenen