|
EKONOMİDE TEPKİ YÜKSELİŞİ.
Gayri Safi Yurtiçi Hasılada ikinci çeyrekte yüzde 8.2, ilk
altı ayda da yüzde 5.2 oranında yükseliş yaşandığı, Türkiye gayri safi milli
hasılasının bu yılın ikinci üç aylık döneminde geçen yılın aynı dönemine
göre yüzde 8.8 büyüdüğünü bildirilmekte.
Böylece “2000 yılı sonunda yüzde -3.1 ile başlayıp yüzde -12.3
lere kadar inen büyüme oranı, bu yılın ilk üç ayında yakalanan yüzde 0.3
düzeyindeki yükseliş trendini, bu dönemde yüzde 8.8 ile iyice artırmış oldu.”
Denilmekte. Buna bağlı olarak ta ekonominin iyiye gittiği bugünlerde sıkça dile
getirilmektedir.
Aslında durum hiçte öyle değildir. Fizikten tutunda ekonomi
bilimine kadar bir çok bilimde fiziki anlamda yada ekonomik anlamda tepki hareketinin
varlığı bilinmektedir. Ekonomide tepki hareketi ise, döviz ve borsa dahil her
alanda görülür. Borsacılar tepki çıkışı yada tepki düşüşünü iyi bilirler.
Bugünlerde konuşulan GSMH daki yükseliş, bundan
kaynaklanmaktadır. Yılın ilk çeyreğinde olduğu gibi bu dönemdeki büyümenin
stoklardaki artışlardan kaynaklanmış olması, piyasalarda ve vatandaşlar üzerinde
etkilerinin gözükmemesi bu görüşü kuvvetlendirmektedir.
Halk arasında “Dibe vurup hızlı bir şekilde yukarı çıkmak.”
Diye bir deyim vardır. Tam manasıyla dibe vurmadan yapılan tüm yukarı çıkma
girişimleri çok zor gerçekleşmektedir. Ülkemizde yaşanan durumda, buna
benzemektedir.
Yabancı güçler, ülkemizin tamamen kalkınmasını yada tamamen
dibe vurmasını istememektedirler. Ülkemizin bu şekilde batmakla batmamak arasında
gitmesi onların işine gelmektedir. Böylece, borçları her geçen gün artan
muhtaç bir ülkeye istediklerini rahatlıkla yaptırabilme emellerine kavuşmuş
olmaktadırlar.
Ülkemizin tamamiyle dibe vurmasının istenilmemesinin
ardındaki gerçek ise, ülkeye verilen borçların geri döndürülebilirliğinin garanti
altına alınması, ülkenin dibe vurmasıyla yapılması gereken gerçek reformların
yapılacak olması ve ülkenin önünün açılacak olmasıdır. Buda ellerine muhtaç
olduğumuz yabancı güçlerin işlerine gelmemektedir.
Bütün bunlara ilaveten ülkemizin devamlı olarak siyasi
krizlerle boğuşması ve buna bağlı olarak ekonomik istikrarın sağlanamaması için
siyasilerin ellerinden geleni yapması, adeta yabancıların ekmeğine yağ
sürmektedirler.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi KKTC
vatandaşlarının fiilen TC vatandaşı olmalarını sağlayan İçişleri Bakanlığı
genelgesini çıkartarak, Maliye ve Dışişleri Bakanlıklarının da TC'ye devredilmesi
çalışmalarını yaparak adeta Kıbrıs konusunda çözümsüzlük üretmemiz ve AB ye
girmememiz için elimizden geleni yapmamızda cabası...
|