![]() |
![]() |
|
| . |
| DEPREMİ ÖNCEDEN BİLMEK KEHANET
DEĞİLDİR. |
| Havaların birden soğumasının ardından kısa bir süre önce olan ve deprem biliminde kabul gören, doğada görülen anormallikler ve hayvanların hareketleri dikkatle izlenmelidir. Havaların birden soğumasının hemen ardından böyle olayların gözlemlenmesiyle neredeyse birkaç gün önceden depremi ilan etme olanağını doğa bizlere vermektedir. |
| . |
DEPREMİ ÖNCEDEN TAHMİN ETMEK
KEHANET DEĞİLDİR.
Biliyorsunuz ben genelde ekonomi ve siyaset ağırlıklı yazılar yazarım.
Bu sefer konumun dışında bana özgü bakış
açısıyla, değişik bir pencereden yakında olacak
İstanbul depremiyle ilgili bazı
görüş ve önerilerimi sizlerle paylaşmak istedim. Kendime özgü
bakış açısıyla yazmış olduğum bu
yazımda kimse öküz altında buzağı aramasın!
Artık, uzmanlardan aldığımız
bilgilerle yerkabuğunun hareket halinde olduğunu
çok iyi bilmekteyiz. Buda belli bölgelerde enerjinin
birikmesine ve bu enerjinin kırılarak boşalmasına neden olmaktadır.
Benim görüşüme göre, Afrika Kıtasının hareketi sonucu Kuzey
Anadolu fay hattı olmak üzere, ülkemizin Batısına
doğru birçok fay hattı, yani kırılma noktaları
bulunmaktadır. Bildiğimiz gibi kıtaların hareketi sonucu biriken
enerjiler bu kırılma noktalarında çeşitli bahaneler bularak kırılmakta ve
irili ufaklı depremlere neden olmaktadır.
Birbirine bağımlı yada bağımsız olan bu fay hatları
eninde sonunda biriken enerjileri boşaltmaktadırlar. Bir bölgede yaşanan depremler aslında bu bölgedeki biriken enerjinin boşalması anlamında olumludur
ve bu bölgede olabilecek büyük deprem riskini son derece azaltmaktadır.
Yine genel olarak bakacak olursak, Ülkemizin çeşitli
yerlerindeki fay hatlarında biriken enerjiler aralıklarla
boşalmasına karşın, Son zamanlarda İstanbulda en ufak bir enerji boşalmasının yani
deprem hareketinin olmaması, tıpkı bir fırtına öncesi sesliği
andırmaktadır. İstanbul ve çevresi, biriken
fay hatlarındaki enerjiyi azar azar değil,
birden çok kuvvetli bir şekilde vereceği varsayımı yüksektir. Bununla
birlikte Asyada, Anadolunun birçok yerinde hatta
komşumuz Yunanistan'da bile son günlerde
depremlerin yoğunlaşmış olması, İstanbul ve
çevresindeki mevcut bulunan fay hatlarındaki biriken
enerjinin dahada artmasına neden olmuştur. Kısaca
İstanbul ve çevresi büyük bir enerji
boşaltma işlemine gebedir. Bunu söylemek için
konunun uzmanı olmak yada medyum olmak gerekmez.
Asıl bundan sonra, depremi önceden tespit
etmek için bölgede biriklmiş olan büyük enerjiyi
tetikleyecek olan olayları izlemek yararlı
olacaktır. Birikmiş enerjinin boşalmasını tetikleyecek unsurlar benim
bakış açıma göre şunlardır.
1- Kısa vadeli tetikleyici Olaylar:
Hava sıcaklıklarında ani değişiklikler olması.
Bilindiği gibi maddeler soğudukça büzülür
ve ufalır. Bu yüzden özellikle yer kabuğunun aşırı
sıcak ortamlardan birden bire aşırı soğuk ortamlara girmesi, biriken
enerjiyi tetikliyebilir düşüncesiye, sonbahar ayları
deprem riski çok önemlidir. Özellikle aşırı sıcakların ardından birden
soğuyan havalar, yada güneş tutulması sonucu ani ısı değişiklikleri sonrası
depremlerin meydana gelmesi tesadüf değildir. Hatta, depremlerin
çoğunun gece meydana gelmesin nedenide budur.
Gece havanın soğuması bile biriken enerjiyi
boşaltmaya tetikleyici olabilmektedir.
2- Uzun Vadeli Tetikleyici Olaylar:
Yerkabuğunun soğuması ve büzülmesi. Küresel
ısınmadan Dolayı Kutuplarda bulunan buzulların
eriyerek Bazı bölgelerde deniz seviyesini
yükseltmesi. Buda yükselen deniz seviyesinin
bulunduğu bölgeye aşırı basınç uygulaması
anlamına geldiğinden bana göre ayrı uzun
vadeli bir tetikleyici unsurdur. Tetikleyici
unsurlar böylece çoğaltılabilir.
Çevresinde deprem hareketleri olmasına karşın
enerjisini boşaltmayan bölgeler izleme altına alınmalı ve izleme
esnasında benim değinmiş olduğum kısa vadeli
tetikleyici olaylarda gözönüne alınarak depremlerin
birtürlü önceden tahmin edilemediği günümüzde
depremin birkaç gün öncesine
kadar tahmin edebilmenin mümkün olduğunu
söyleyebiliriz. Ama bu demek değildir ki her
sıcak havanın birden soğumasında yada her güneş
tutulmasında deprem olacak anlamına gelmemeli. Ama
İstanbul için kesin bir şey vardır ki çevrede yaşanan yer sarsıntılarının olmasına karşın,
İstanbulda en ufak bir hareketin olmaması, havaların
aşırı sıcak gitmesi ve birden soğuğacagı
Kasım Ayı tehlikenin enyüksek olduğu aydır ve dikkatimi
çekmektedir.
Özellikle, İstanbul ve bölgesinde biriken
ve hat sayfaya ulaşan enerjinin gerek
tarihsel zaman dilimi olarak, gerekse uzun süredir
çevresinde hareketliliğin olmasına karşın
bölgede herhangi bir hareketliliğin olmaması
nedeniyle havaların birden soğuması dikkatle
alınmalıdır. Havaların birden soğumasının
ardından kısa bir süre önce olan ve deprem biliminde kabul gören, doğada
görülen anormallikler ve hayvanların hareketleri
dikkatle izlenmelidir. Havaların birden soğumasının
hemen ardından böyle olayların gözlemlenmesiyle neredeyse birkaç gün
önceden depremi ilan etme olanağını doğa bizlere
vermektedir. Bunu söylemek kehanet değildir. Malum, ülkemiz deprem kuşağı üzerinde. Doğada ve çevremizde oluşan olağandışı
olayları yakından izleyelim. Özellikle, hayvanların değişik tavırlar sergilemelerine ve panik halinde hareket etmelerine dikkat edelim! Daha öncede Çin’de deprem öncesi hayvanların garip davranışı izlenerek binlerce hayat kurtuldu. Basit bir dikkat hayat kurtarır! Deprem öncesi birkaç dakikanın bile önemi vardır.
Değişik Öneriler:
- Bilindiği gibi, depremin ardından can
kaybının enaza indirilmesinde ilk
24 Saat çok önemlidir. İstanbul ve
çevresinde bulunan Askeri birlikler deprem
riskini taşıyan bölgelerin en yanında bulunan
güvenli bölgelere sevkedilmelidir ve burada
kısa, orta ve uzun vadeli olarak
konuşlandırılmalıdır. Aynısı depremle ilgili
sivil kuruluşlar içinde geçerlidir.
- Daha önceden depremle ilgili teçhizatın
bulunduğu depolama alanlarında bulunan malzeme
ekipmanların çalışıp çalışmadığı ve bakımı,
düzenli olarak en kısa zamanda başlamak
üzere düzenli periyotlar halinde yapılmalıdır.
Tatbikattan öte, sanki deprem olmuş gibi ilgili kişiler
bulundukları yerlere giderek ilgili yerlerle deneme amaçlı iletişim
kurmalı ve ellerindeki aletleri kullanarak pratiklik
kazanmalıdırlar.
- Binalarda
otomatik elektrik ve doğal gaz kesme
cihazlarının çalışıp çalışmadığı en kısa
sürede denetlenmelidir.
- Medyanın deprem sonrası değil, deprem öncesi konuya daha da önem vermesi
bununla ilgili haberlere ve bilgilendirici çalışmalara yer vermesi
sağlanmalıdır. Deprem sonrasında yapılması istenen bağış ve yardımların
deprem öncesi şimdiden başlatılmasında yarar vardır.
- Deprem sonrası bölgeye sevk edilecek teknik ekipmanlar en kısa sürede
nereye nasıl ulaşacağına dair bir protokol
hazırlanmalıdır. Örneğin Ankara Belediyesinden hangi araç, ekipman ve personelin deprem sonrası
hiç bir yardım ve istek çağrısı almadan otomatik olarak deprem
bölgesinde nereye nasıl konuşlanacağı ve neler yapacağı
net ve açık bir şekilde belirtilmelidir.
- Hangi sağlık aracının yada kurtarma aracının hangi bölgeye, hatta
hangi sokaklara sevk edileceği, burada
kimlerle temas haline geçeceği, deprem sonrası
görevlendirilecek bu birimlerdeki kişilere emir ve
talimatları şimdiden ellerine verilmelidir. Bu
organizasyon şaması belli dönemlerde elden geçirilerek devamlı surette
yenilenerek güncel tutulmalıdır.
- Enkaz mahallinden
çıkarılan yaralıları almak için gelen
araçlarda bulunan görevliler, özellikle çocuk ve şuuru
yerinde olmayan yaralıyı tanıyan olup olmadığını yüksek sesle anons
etmeli ve taşınacak olan yaralının hangi hastaneye
sevk edileceğini gösteren bir bilgi formunu tanıyan
kişiye imzalayarak vermelidir. Şayet, yaralıyı
tanıyan çıkmazsa bu bilgi formu kurtarma
çalışmasını yürüten ekibin başına verilmelidir. Değinmiş
olduğum form ve belgeler son derece sade
ve basit olmalıdır. Ayrıca ambulans yada
resmi kurtarma aracının önünde görevli olduğuna dair
daha önce hazırlanmış resmi bir yazı ve hastaların bu araçla hangi
hastane yada tedavi merkezlerine götürüldüğüne dair bir
yazı açık ve net bir şekilde asılmalıdır. Ayrıca yaralı
bir tutanakla hastaneye teslim edilmelidir.
- Depremin yaşandığı şehirde depremin
olduğu andan itibaren sevk ve müdahalenin
daha çabuk ve sağlıklı yapılabilmesi için
hasta ve yaralı taşıyan hariç, tüm
özel araçlara trafiğe çıkma yasağı
getirilmelidir. Ayrıca şehir girişlerinde
güvenlik güçleri tarafından barikatlar
oluşturularak görevli olmayanların dışında
kimse sokulmamalıdır. Benim değişik bakış açısıyla yazmış olduğum bu bilgiler umarım dikkate alınır ve değerlendirilir.
SEVGİLERİMLE. Hasan Yaşar Özfidan. Hukukçu - Ekonomist. Araştırmacı Yazar.
|
| Türkiye'nin Tarafsız Haber Sitesi - www.ekonomikcozum.com Yazarların yazıları kendi görüşlerini içermektedir. Yazıların yayına alınmaları yazarlar tarafından yapılmaktadır. Ekonomikçözüm Haberin kontrolüne tabi değildirler. |