YAPILAN BÜTÜN BU GÜRÜLTÜ VE PATIRDILAR
ERDOĞAN’A YARAYACAK!
Hiçbir şeyin mükemmeli yoktur. Ama mükemmele yakın olanı vardır. Mükemmelle
daha da yaklaşmak için toplum ve yöneticilerimiz olarak
gelişen dünyaya ayak uydurmamız ve yeniliklere açık olmamız ve yapıcı eleştirilere açık olmamız gerekmektedir. Olaylara Artıları terazinin birkenarına, Eksiler ise, terazinin diğer
kenarına koyarak yaklaşılmalıdır ve ağır basan tarafa yönenilmelidir. Eksilerin az olduğu durumlarda terazinin kefesinin
az olduğu bu yerden olaylar cımbızla
çekilerek genelleştirilmemeli, felaket tellallığı
yapılmamalıdır. Belli kalıplar içine sıkışmış olarak dış
dünyadan kopuk kaldığımız sürecede
hiçbir yere varamayız. Atatürk 20 yada 30 Yıl daha fazla yaşamış olsaydı, bugün yeniliklere ve gelişen dünyaya ayak
uydurmuş, Avrupa birliğine girmiş bir ülke olurduk. Yada 1960
larda ülkenin başında Merhum Özal yada
Erdoğan gibi kişiler olsaydı yine Avrupa Birliğinin ilk kurucusu olmamıza rağmen dönemin
yöneticilerin yanlış kararlar alması sonrası şimdilerde hala Avrupa Birliğine
girmeye çalışmamız yerine çoktan Avrupa Birliğine girmiş, yüzünü batıya doğru
cevirmiş, gelişmiş ülke standartlarını çoktan yakalamış bir ülke olurduk.
Asıl problem.
Gelişen çağa ve yeniliklere ayak uydurmamız konusunda ayak sürümemiz ve yeniliklere
kapalı ve karşı gelen bir zihniyetle ülkenin yönetilmesi ve Atatürk’ün mirasının kötü
kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
Gelişen teknoloji ve internet sayesinde halkımız olan bitenden olduğu gibi haberdar olmuş, eskisi gibi yapılan bütün bu oyunlara gelmemeye
başlamıştır. Bu zihniyet, ülkemiz insanını belli kalıplar içinde görmek istemiş
ve bu kalıplara sokmaya çalışmıştır. Hatta bazı olaylarla ülke insanımızın kafasından geçen
düşünceleri bile yönetmeye çalışmışlardır. Hitler’de
üstün ırk teorisiyle ülke insanını belli kalıplar içine sokmak istemiş ama
başaramamıştır. Kendi düşünce ve kalıplarında olan insanların iyi hatta
vatansever, kendilerinden başka düşünce içinde olan insanları ise kötü hatta vatan
haini olarak görmeleri ve böyle göstermeye çalışmışlardır. Her yerde istisnalar vardır. Aşırı uçlar vardır. Amerika’da bile vardır. Bundan önce Halley Kuyruklu Yıldızın geçeceği zaman müritlerini toplayıp topluca
intihar eden kişileri yada buna benzer hareketleri yapmaya çalışanları hepiniz hatırlamaktasınız.
Bunları cımbızla çekerek ülkeye mal etmek son
derece yanlıştır.
Üst
Düzey bir askeri yöneticinin “Kapıkulu Askeri gibi değiliz.” Demesi son
derece yanlıştır. Tarihine saygısızlıktır. Bizde Genelkurmay Başkanlığının
Başbakanlığa bağlı olmasına karşın demokrasilerini tam oturtmuş gelişmiş
ülkeler olan Amerika ve Avrupa ülke Genelkurmay Başkanlıklarının doğrudan Savunma
Bakanlığına ve sivil otoriteye bağlı
olması ve karışmaması bu ülke askerlerinin kapıkulu askeri gibimi
gözükmesine neden oluyor? Ayrıca her ülkenin bir tarihi vardır ve bunu bıçak gibi biryerden kesip atamazsınız.
Yok sayamazsınız. Böyle yaparsanız tarihte sizi kesip atacaktır. Bundan hiç şüpheniz olmasın! Tarihini iyi bilip, ona sahip çıkarak geçmişten ders alınmalı ve ona göre geleceğe yön verilmelidir.
Ükemizde önemli konularda rahatlıkla Referanduma gidilmemesi ve referandum müessesesinin tam olarak oturmamasının
nedeni olarak bazı yöneticilerin “Halkımız her
şeyi bilmez.
Doğru kararlar veremeyebilir.”
Düşüncesiyle halka daha rüştünü ispat etmemiş çocuk muamelesi göstermesi, başka konularda ise “Ülkenin tarihten gelen gerçeği yada gücünü halktan alan.” İfadelerinin sıkça kullanılması çelişki yaratmaktadır. Buda halkımızın gözünden kaçmamaktadır.
Halkımız baskı ve dayatmalara her
zaman tepki
göstermiştir. Aynı zamanda duygusaldır. Kenan Paşa Yapılan İhtilal sonrası yapılan ilk
seçimlerde Seçim Öncesi Sunalpin Partisini işaret etti. Halk buna tepki olarak Özal a
Oy Verdi. Merhum Özal suikast girişiyle
parmağından yaralandı. Bu olayın hemen ardından yapılan seçimlere ANAP Beklenilenin
üzerinde oy aldı. Demokrasilerde gürültü ve patırtı koparan azınlığın değil, sessiz çoğunluğun sesi dinlenmelidir. Demokrasi
için asıl büyük tehlike, azınlığın
çoğunluk gibi kendini göstermesi ve halkı arkalarında
görerek hareket etmesidir.
Günümüzde artık Futbol
takımı tutar gibi Parti tutulmamaktadır. Futbol takımlarımda
takım asıldır. Oyuncular gelir ve geçer. Siyasette ise,
partiler değil, içindeki yöneticiler dikkatlice izlenip irdelenmektedir.
Artık eskisi gibi Rahmetli İnönü yada Menderesin birgün yolda gezi sırasında dedesinin elini sıkmış olmasından dolayı körü körüne partici olma dönemleri artık gerilerde kalmıştır. Halkımız partilerin siyasi kimlik ve ideolojiden
çok içindeki kişilere önem vermeye başlamıştır.
Türk
Parasından Sıfır atılmasında olduğu gibi. Bu konuda
da çok büyük
spekülasyonlar yapıldı. Hatta durum daha kötüye gidecek diye felaket tellallığı bile yapıldı. Ama olmadı. Geçmişte bu ve bunun gibi birçok örneklere yer verebiliriz. Aynı şey Cumhurbaşkanlığı seçimi içinde yapılmaktadır.
Erdoğan’ın Köşke çıkmasıyla bazılarının dediği gibi istikrarsızlık
ve kaos ortamı yaratacağı düşüncesine katılmıyorum.
Bu görüş, belli bir azınlığın olmasını ve görmesini istediği için kamuoyuna böyle lanse etmeye çalışmasından,
Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi ve sonrası birbardak suda fırtına koparılamaya çalışılmasından kaynaklanmaktadır.
Ama
Erdoğan çıkarılmak istenen kaos ve istikrarsızlığa
son noktayı Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin hemen ardından Cumhurbaşkanı seçildikten hemen sonra erken seçime halka giderek koyacaktır. Senaryo aynen böyle gelişecektir. Denilenlerin aksine
Erdoğanın Cumhurbaşkanı olması ve ardından referandum niteliğinde halka gidilerek seçimleri yapması ve beklenenin üzerinde oy olarak halkın son sözü söylemesiyle yeni bir istikrarlı dönem başlayacak, yapılan ve yapılmakta olan bütün reformların
bitirilmesine
çalışılacaktır. Son
günlerde Cumhurbaşkanlığıyla ilgili yapılan tüm spekülasyonlar, koparılan bunca
gürültü ve patırdının Erdoğana yaracağından hiç şüphem yoktur.
SEVGİLERİMLE.
Hasan Yaşar Özfidan.
Hukukçu - Ekonomist.
Araştırmacı Yazar.
|