baner5.gif (19745 bytes)
  

Hasan Yaşar Özfidan Yazıyor...  hasanozfidan1@hotmail.com

   16.10.2006.

.
SEN  AVRUPA   BİRLİĞİNİ  BIRAK,  ÇİN E  BAK!
Avrupa  Birliğine  girelim yada  girmeyelim,  bizim  yapacağımız  en  akıllıca  iş,  tarama  süreci  sonunda  saptanan  aksaklıkları  biran  önce  düzeltmek  ve  bu  değişiklikleri  uygulamaya  sokmaktır.
.

 

        SEN  AVRUPA  BİRLİĞİNİ  BIRAK, ÇİN E   BAK!

     Günümüzde  herkes Avrupa Birliğine odaklanmış, Avrupa Birliğidir  gidiyor.  Herzaman  söylemişimdir.  Avrupa  Birliğine girip girmememizden  daha  önemli,  bizim  Avrupa Birliği yani Kopenhag  kriterlerine   ulaşmamız daha önemli.  Aday ülke olarak tarama sürecinden geçtiğimiz bugünlerde   Ülkemizde  uygulanmakta  olan  yasa  ve  yönetmeliklerin  Avrupa  Birliği  kriterlerine   nekadarının  uyup  uymadığının   fotoğrafı  çekilmekte.  Bu  durumu gözden  kaçırmamak gerekmektedir.  Önemli  olanda bu zaten!  Sorunlar ve  hastalıklar   tespit  edildikten sonra tedavisi  kolaydır.  Avrupa  Birliğine  girelim yada   girmeyelim,  bizim  yapacağımız   en  akıllıca  iş,  tarama  süreci  sonunda  saptanan  aksaklıkları  biran  önce  düzeltmek  ve  bu  değişiklikleri  uygulamaya  sokmaktır.  Ha,  Avrupa  Birliğine  gireriz  yada  girmeyiz,  burası  çok  önemli  değil.

      Yeniliklere ve değişikliklere kapalı bir toplum olduğumuzdan ortaya atılan her değişikliğe  karşı  hemen  bir  direnç  gösterilmekte,  sanki,  ülke  elden  gidiyormuş  gibi  muhafazakar ve  tutucu   bir  tavır  ve  davranış  içersine  girilerek  ülkede ayrı bir fırtına ve tartışma ortamı koparılmaktadır.  Bu  hep  böyle  olmaktadır.   Asıl  tehlike,  değişen  dünyaya  ayak  uydurmamamız  ve gerekli reformları yapmamamızdır.  Etrafımızı   kalın  duvarlarla  örerek,  geçmişteki bazı şeylerle  takılı  kalarak  hareket  etmemizdir.  Buna  örnek  olarak,  Paradan Sıfır   atılma  uygulamasında  çabuk  ve  kararlı  davranılmasaydı,  biz hala Türk Lirasının yeni adının ne olacağı  gibi  çok  basit  ve  kısır  bir  döngü  içinde  tartışıyor  olacaktık.  Tekrar  ediyorum.  Hiç hata yapmamak için hiçbir şey yapmazsınız olur biter!   Ancak,  gelişen  çağa ayak uydurmak  ve  halkımızın  gelişmiş ülke standartlarında  ve normlarında   yaşayabilmesi  için  değişikliklere kapalı  değil,  açık  bir  toplum  olmamız  gerekmekte.  Atatürk’ün   bizlere  hedef  olarak  gösterdiği  çağdaş  medeniyetler  seviyesine  biran  önce  ulaşmamızda  tıpkı  bir  kaplumbağa  hızıyla  gitmemizin  nedeni  budur.

      Ülkemizde  ne  zaman  bir  değişiklik   yapılmak  istense,  konu  bilimsel  ve  sağduyulu  bir  şekilde  tartışılacağı   yerde,  konuya  karşı  hemen  art  niyetli  ve  peşin  hükümlü  olarak  direnç  gösterilmekte,  tartışma  ve  polemiğe  girilerek    çıkmaza  sokulmaktadır.   Şuanda  yasama  ve  yürütme  yetkisini  elinde  bulunduran  Hükümet  bütün  yetki  ve  sorumlulukları  üzerine  alarak  Avrupa  Birliğine  girmek  için  ülkemizde  yapılmakta  olan  tarama  sürecini  iyi  değerlendirmeli   ve  yapılması  gereken  değişiklikleri  hızla  yaparak  uygulamaya sokmalıdır.  Aksi  halde,  olağan  değişikliklerde  olduğu  gibi  konu  tartışma  ve  polemiğe  sokularak  çıkmaza girebilir.  Bu   durumda  ise,  ülke  herzamanki  gibi  zarar  görür.  Bu  yüzden  tarama  sürecini  bir  fırsat  olarak  değerlendirmeli   ve  yapılması  gereken  değişiklikleri  tartışma  ortamına  sokmadan  biran  önce  yapmalıyız.  Bizler  mükemmel  ve  kusursuz  çözümler  aramaya  devam  edersek,  eskisi  gibi  olduğumuz  yerde  hala  saymaya  devam  ederiz. Yapılacak  bu   değişikliklerde  tabiki  bazı  aksaklıklar  olabilir.  Buda  zamana  yayılarak  düzeltilmelidir.   Konuya,  genel  anlamda  insanımızın  gelişmiş  ülke  norm  ve  standartlarında   yaşaması  için  gerekli  hukuki  ve  yapısal  değişiklikler   olarak  yaklaşmamız  ve  bakmamız  gerekmektedir.   Bununla  ilgili  hukuki  yapı  ve  normlar  bellidir.  Bu  normlar  Kopenhag  kriterleriyle   belgelenmiştir.  Bize  sadece  konuyu  tartışma  ortamına  sokmadan  ve  ülkenin  bakası,  stratejik  konumu  gibi  bahanelerin  ardına  sığınmadan,  bu  kriterlere  uymak  kalmaktadır.  Öyle  olsaydı,  geçmişte  şimdiye  kadar  ülke  menfaati  için  uygulanan  katı  kurallar,  strateji  ve  politikalar  çoktan  meyvelerini  vermiş,  ülkemiz  1  Cente  bile  muhtaç  kalmadan  güllük  gülistanlık   hale  gelmiş  olurdu.

      Şimdi  gelelim  Çin  olayına.  Tarihi  İpek  Yolunu  bulunduran  ülkemiz  Asya  ve  Avrupa  arasında  köprü  görevini,  tarihte de,  günümüzde de  hala  sürdüregelmektedir.  Yakın  bir  geçmişte  katı  bir  yönetim  altındayken,   dünyadaki  yeniliklere  açılan  ve  köklü  reformlar  yapan  Çin’in  ekonomik,  askeri  ve  siyasi  alanda  göstermiş  olduğu  atılımlarını  ve  başarılarını  taktir  etmemek  elde  değildir.  Günümüzde   Çin  heryönden dünyanın  engüçlü  süper  devleti  konumuna  gelmiştir.  Ülkemiz  Avrupa  Birliği  yoluna  devam  ederken  Asya  ve  Avrupa  arasında  bir  köprü  olma  avantajınıda   kullanarak  Çin  ile  ticaretini  geliştirmeli,   hatta  Avrupa  Birliğine  benzer  bir  çatı  altında  bu  ülke   ile  olan  ilişkilerini  yeniden  yapılandırmalıdır.  Bu  bağlamda,  Avrupa  Birliğine  Üye  olma  hedefinin  yanında  başka  ülke  yada  ülkeler  topluluğuna   üye  olmanın  hiç  bir  manisi  yada  sakıncası  yoktur.

      Herne  kadar  Asya  Ülkeleri  arasında  bazı  ekonomik  birlik  ve  anlaşmalar  mevcut ise de   bu  ülkeler  arasında  Avrupa  Birliği  kadar  ekonomik,  siyasi  ve  askeri  yönden  çok  kapsamlı  ve  güçlü  bir  birlik  bulunmamaktadır.  Ülkemiz   bu  coğrafi  konumunu  ve  köklü  tarihsel  ilişkilerini   kullanarak,  din, dil, ırk  ve  etnik  köken  ayrımı  yapmaksızın,   Çin  başta  olmak  üzere  Asya  Ülkeleriyle  ciddi  anlamda  ekonomik,  siyasi  ve  askeri  yönden  işbirliği  içersine  girebileceği  Avrupa  Birliğine  benzer  çok  güçlü  bir  birliğin  kuruluşuna  öncülük  etme  avantajını   kaçırmamalıdır  ve  bunun  temellerini  biran  önce  atmalıdır. Tarihte  Çinle  komşuluk  yapan  ülkemiz  insanı  Çin  ve  Asya  Ülkelerindeki   insanlarla  benzer  yapı  ve  kültürü  taşıması  ve  kolay  anlaşabilme avantajını  iyi  kullanmalıdır.  Ülkemiz,  Avrupa  Birliğinde  Trenin  sonuna  katılabilme  yarışı  yerine  Başta  Çin  ve  Asya  Ülkeleri  arasında  Avrupa  Birliğine  benzer  bir  kuruluşun  öncülüğünü  ve  trenin  lokomotifi  rolünü  üstlenebilir.

      Böyle  bir  gelişmeyle  ülkemiz  Avrupa  Birliğine  karşı  kozlarını  daha da  güçlendirmekle  kalmayıp,  sadece  günümüzde   değil,  gelecekte  ortadoğuda  petrol rezervlerinin  bitmesiyle  oluşacak  yeni  stratejik  alanlarda  ve  bloglarda  ülkemizin  yerini  şimdiden  alması  bakımından   çok  önemli  tarihi  bir  adım  atmış  olacaktır.  Gelecekte  dünyanın  gözünü  dikeceği  ülkemizin  heryönden  zengin  yer altı,  yerüstü  kaynak  ve  potansiyellerinin   değerlendirilmesi  ve  ülke  menfaatlerinin  korunması  için  gelecekte  elimize  geçecek  olan  avantajları   rahatça  kullanabilmemiz  için  şimdiden  pozisyon   almamız  gerekmektedir.

 

                                                                                                                                           SEVGİLERİMLE.

                                                                                                                                        Hasan  Yaşar  Özfidan.

                                                                                                                                         Hukukçu - Ekonomist.

                                                                                                                                           Araştırmacı   Yazar.

 

 

Türkiye'nin Tarafsız Haber Sitesi - www.ekonomikcozum.com
Yazarların yazıları kendi görüşlerini içermektedir. Yazıların yayına alınmaları yazarlar tarafından yapılmaktadır. Ekonomikçözüm Haberin kontrolüne tabi değildirler.